Deyyan

Ortalık yine çok dağınık. Çocukluk bir yerde, gençlik diğer köşede gezinip duruyorlar. Topla, temizle, düzenle çok zaman alıyor. Gelen giden oluyor ne yapacağımı şaşırıyorum. Bulduğumu bir yere tıkıştırıyorum, sonra da orada unutuyorum. Olmadık zamanlarda önüme düşüveriyorlar. Başka bir şeyler ararken elime geliyorlar, beni alıp götürüyorlar. Atsan atılmıyor, satsan satılmıyor.

Emek emek yaşayıp getirdiği, her anını nefesiyle tütsüleyip kutsadığı geçmişini atabilir mi insan. Yaşarken çeyiz düzülüyor. Eldekileri temiz saklamalı. Kıymetli şeyler ortalıkta gezince sağdan soldan bir şeyler bulaşıyor. Gelen giden merakından didikleyip duruyor. Kimi parçalanıyor. Ardından toplaması çok zaman alıyor. Gidene mi yanarsın yoksa temizlemek için harcadığın zamana mı. Hele öyle şeyler var ki, kimsenin nazarı bulaşmamalı. Onlar sadece insana özel kalmalı. Ara sıra çıkarıp tekrar yaşanabilir ama sonra hurcuna sarıp iğnesini takmalı.

Eskiden böyle miydi ya. Ananemin sandığını hatırlıyorum. Evinin en ulaşılmaz yerinde dururdu. Bütün hayatı onun içindeydi. Hep merak ettim ama hiç açıp göstermedi. Sadece kendisi istediği zaman bazı küçük şeyleri çıkarır, anlatır, tekrar yerine koyardı. O meşhur anahtarın sesini kapının arkasından duyardık. Geceleri içine karanlık dolar, uğursuzluktur diye açmazdı. Ömrü boyunca ondan başkası görmedi. En yakını bendim ona rağmen göstermedi. Yakınlıkla uzaklıkla veya sevgiyle alakası yokmuş bunun. Şimdi anlıyorum nedenini. Sandığın gizemini.

Şekilleri hep dikkatimi çekerdi. Sandık ne kadar süslüyse içindekiler de bir o kadar gösterişli demekti. Zengin adamın sandığı da işlemeli olur sanılırdı. Halbuki insanlar içinin boşluğu anlaşılmasın diye dışına çalışırdı. Ananemin sandığı düzdü ama sağlamdı. İşlemesiz desensiz ama ağacı kalındı.

Sandığın boyutu büyüdükçe yaşanacak yer azalır. Bir süre sonra, onun da içi boş kalır. Öyle bir boyutta olmalı ki yaşamla ölüm dengesi kurulmalı. Burada ağırlık yapmamalı, oraya taşırken zorlamamalı.

Kapının önüne koyulmaz. En dipteki odanın, uzak köşesine yerleştirilmeli. Üzerine yorgan yığılmamalı, her an açılabilir olmalı. İnsan ara sıra çıkarıp hayatını havalandırmalı.

İçine koyulacakları özenle seçmeli. Çocukluğumu ayrı bir hurca, çocuklarımı diğerine sarmalı. Benden sonraya kalacaklar, beni hatırlatacak. O zaman onları bir kenara ayırmalı ki karışmasın.

Bir de dağılacaklar var tabi. Onları da kelimelere sarmalı defterlere koymalı. Yaşarken de temiz yaşamalı, giderken ortalığı derli toplu bırakmalı. Bu mektubu da diğerlerinin yanına koymalı.

Bir yanıt yazın