Madem yalanla gerçeği ayırt edemiyoruz o zaman çabanın yönünü değiştirelim. Kendimiz dışında olası gerçeğe ulaşmak yerine, içimizdeki yalanı kendi gerçeğimize çevirelim. Yalnız bunun için önce sağlam bir yalan uydurmak lazım.
Zihnimin duvarları o kadar kalınlaşmış ki kelimeleri büyütemiyorum. Yeni kelimeler ekleyecek yer bulamıyorum. Yalanımı tasarlamam lazım. Geniş bir alana ve bol miktarda kelimeye ihtiyacım var. Aynı yerde kedi gibi dolanıp duruyorum. İlk önce piramit katı mekan çizmeli. Malum bizim yalan gerçek fark etmeksizin ilk çabamız korunmak. Onun için şöyle güzelinden bir ev lazım bana. Bütün hayatımı içine alacak kadar büyük olsa ne iyi olurdu. Gerçi o zaman da dışarıda hayat kalmıyor. Geldik mi yine içeri dışarı çıkmazına. Hep zihnimin darlığından kalıyoruz bu çıkmazlarda. O kadar da geniş olmasına gerek ama büyük bir bahçesi olsun bari. İnsanoğlu işte dünyayı verseler, al istediğini yap deseler yine de bahçe diyor. Sınır çizmeden, etrafını çevirmeden, burası da benim demeden yapamıyor. Bırak bahçeyi orman çiz işte etrafa. Olmaz, bilinmezliğin kokusu var orada. Ormandaki yaşama kimsenin aklı ermez. Huzur ve korkunun oyun alanıdır orman. Zihnim bu korkudan kurtulacak kadar gelişmemiş demek ki. Ben yine geniş ve güvenli bir bahçe yapayım. İçine meyve ağaçları koyayım. Evin içi aydınlık olsun. Bu dünyada beni mutlu eden her şeyi kopyalayabilirim. Farkındayım, hala genişleyemiyorum. Hayatımı hayalime kopyalıyorum. Ne gerek varsa. Sahiplik ve mutluluk arasındaki bağı kesmeliyim. Sahip olmadığım halde beni huzura taşıyan şeyleri bulmak lazım. Öyle bir mekan olmalı ki gözlerimi kapatıp oraya vardığımda bu dünyaya ait yalan duygulardan sıyrılmalı, özüme ulaşmalıyım. Öyle gerçek olmalı ki gözümü açtığımda yalana bulaşmalı. Oysa şu anda tam tersi oluyor. Dünyanın yalanı oraya taşınıyor. Zihnimde bir ses yankılanıyor; “Görmediğini, bilmediğini nasıl çizeceksin. Hayalin malzemesini nereden bulacaksın?” Göremediğim doğru ama bilmediğim yanlış. Bir şekilde biliyorum, hissediyorum, sadece farkında değilim.
Derdim de bu ya zaten. Bildiğimi yaşayabileceğim dünya tasarlamak. Belki de başlangıç yerim yanlış. Önce o eve giden yolu döşemeliyim.
Kalın duvarlı labirentlerden oluşan zihnimde yol dizaynı en zor şey olsa gerek. Bu zihin oyunu oldukça zorlu. Derdim kendime yalandan bir ev çizip, ara sıra gözü kapalı dolaşıp gelmekti. Zihnimin çenesi o kadar düşük ki bırakmıyor peşimi. Onu susturmadan yalanı gerçek yaşamaya mahkumuz. Epey uğraştıracak ama onu iş birliğine ikna edebilirsem ve ürettiği suni korkuyu devre dışı bırakabilirsem istediğime çok rahat ulaşabileceğim. Zaten yalanla gerçeği bu kadar birbirine katan da korkunun kokusu.
Korkuyu temizledikçe duvarlar incelecek. Yer genişleyecek ve bana çalışmak için alan açılacak. İşte o zaman gerçeği tasarlayabilirim.
Zihnimi karıştıran korkunun çürük kokusu.
hayal edin diyorlar bize ama bu aralar hatta uzunca bir süredir ben hayal edememe sorunu yaşıyorum hocam
Hallederiz hocam, deniz kıyısında içilecek bir kahveye bakar