Bilgi toplama ile öğrenme arasındaki farkı bilen kapıdan geçebiliyor. Toplayıcılık kollektif genlerimizde var. Öyle bir hale geliyor ki eylem amacı aşıyor. Ne topladığının bir önemi kalmıyor. Toplanan bilginin depolanması için harcanan çaba ömürden çalıyor.
Zihinsel açlık obeziteye, iştahsızlık ise cahilliğe neden oluyor. Gereksiz topladıklarımın kalabalığı, ihtiyacın olanı unutturuyor. Zihnindeki bilgi ile evdeki eşyanın dağılımı paralel. Çünkü insan eylemde bir, şekilde farklı. Dolaba toplanan elbiseler seni manken yapmazsa zihne toplanan lüzumsuz bilgiyle de bilge olunmaz. Hiçbir şey durduğu yerde işe yaramıyor.
Bazen tek bir cümle, yığınla kitaba bedeldir. Ne yapacağını bilmediğin kelimeler kafanın içinde uçuşarak seni deli eder.
Dünya o kadar ufalanmış ki. Tek parça milyarlara bölünmüş. Her şeyi birbirinden ayrı gören insan teker teker toplama çabasında. Kısıtlı ömrüne bakılırsa işi çok ama bu yöntemle başarılı olmasına imkan yok.
Bilgi ancak öğrenmeyi becerebilen insan için kıymetlidir. Onlar her önüne gelene el atmazlar. Kıymetli parçalara bakarak, bütünü görebilirler. Gereksiz çaba harcamazlar. Zihinlerini de ufak tefek şeylerle doldurmazlar. Gerçek bilgiyi elleriyle koymuş gibi bulurlar.
Bilgeliğin prosedürlerinden biridir bu. Gerçek bilgiyi tanımak ve ulaşmak. Öğrenmeyi bilmeyenler genelde burada kalır. Sahip olduklarını kelimelerle dolandırır dururlar. Etraflarındakiler hayran olurlar. Kelimeler şaha kalktıkça cümleten heyecanları artar. Ama bu da bir yere kadar.
Yola devam edenlere erebilsek. En azından peşlerine takılabilsek.
Öğrenmek zamansız eylem. Eylem demek ne kadar doğru oda bilinmez ama başka kelimemiz yok onu tarif edecek. Zihnin sınırları ötesinde. Sanılır ki; öğrenilen bilginin hafızaya yerleşmesi. O kadar basit olsaydı… Bir ileri yorum ise bilginin hayata geçirilmesi. Bunun açısı diğerine göre biraz daha geniş ama gerçekliğin yanında iğne deliği.
Bilginin seçilmesi alınması, zihinsel işlemlerden geçirilip depolanması ve gerektiğinde çağırılıp kullanılması. Bu işlem sırası doğrudur ama öğrenme değildir. İyi kötü standart bir yapıya sahip olan her insanın otomatik olarak uyguladığı bir işlemdir bu. İnsanlar arasındaki farkı bilgi tercihleri ve depodan yerinde, zamanında geri çağırabilme hızı belirler. Bunlar biraz iyiyse o insana halk arasında zeki, bilgili hatta entelektüel denilir. Fakat hangisinin gerçekten öğrenip öğrenmediğini ayırt etmek özgürlükleri ile belli olur.
Öğrenmenin ilk koşulu insanın kendini bilmesidir. Toplumun, ailenin, sosyal çevrenin belirlediği sınırlardan çıkıp gerçek özünü görebilmektir. Kendine başka gözlerden bakan, içinde olduğu ortama göre değer biçen insan gerçeği göremez. Doğuşundan itibaren kesilen rollerden çıkabilen, sınırları yıkabilen insan özgürdür. İşte o zaman öğrenmenin sadece an da olduğunu bilir. Hayata bakarken de bilginin yargısından çıkabilir. Depolanan bilgiyle hayatı yorumlamak üç günlük yemekle beslenmeye benzer. Asıl bilgeler dalından beslenirler. Her şeyi an içinde değerlendirirler. Bunu ancak özlerini bildiklerinde yapabilirler. İşte ufalanan dünyanın kırıntıları onların gözünde birleşiverir alem olur. Bir’i ve Hiç’i gören sadece sessizce oturur.
Bilgi edinme çabasının nedeni öze giden yolu bulabilmek. Yol belli olduktan sonrası akışa teslim olmak.