Deyyan

Yüzyıllar; sihrini birbirine sembollerle aktarmış. İlk keşifleri anlamda çıkmaza girilen zaman. Ellerindeki kelimelerin, yaşadıklarını açıklamaya yetmediğinde bekledikleri mucize. Hayatta kalabilmek için en önemli şey korunmak. O kadar bilinmezlik içinde dost kim? Düşman kim? Yer ayrı hareket ediyor, gök ayrı. Tehlike nereden gelecek belli değil. İşte bu noktada bilinmeyene teslimiyet tanrıları doğuruyor. Masallar yazılıyor. İçlerine gizli sırlar yerleştiriliyor. Böylece sonraki nesillere aktarılıyor.

Masalların içindeki sihir; mayalanmış deneyim. Bir iki günden ziyade onlarca yılda, kaç elden toplanmışlar. Beklerken mayalamışlar. Bakmışlar ki deneyimler kabarıyor, gözenekleri artıyor, hemen şekil vermek gerekiyor. Kelimelere koyup, melodilere sarmışlar, yerleştirmişler ninnilere. Çocuklar en iyi uykuya dalarken öğrenir diye düşünmüşler. Yüzyıllar sonra bulunacak theta frekansını o zamandan bilmişler. Ninniler dar gelmiş deneyimlere, o zaman masallara geçmişler. Yıllarca gerçekleri masallara gömmüşler, kötüleri canavara dönüştürmüşler. Gücü göstermek için canavarın karşısına kahramanlar çıkarmışlar. Çocukların aklı karışmış. Kendilerini kahramanın yerine koyup, korkmuşlar. Gerçekler ağır gelmiş, masal dinlemez olmuşlar. Işıkları sönmüş, keyifleri kaçmış, oyunu bırakmışlar. Masalcılar susunca renkler kaybolmuş. Her şey siyahla beyaza dönmüş, sessizliğe bürünmüş.

Bakmışlar ki gerçekler dünyayı çürütüyor. Deneyimler aktarılamayınca herkes el yordamıyla yürüyor. Yollarını kaybedenler telef oluyor.

O zaman yeni deneyimlerinden mayalanan sihri kahramanların eline vermişler. Sembollere gömmüşler.  Kiminin kılıcı olmuş, kiminin aynası. Böylece güç yeniden doğmuş. Kahramanlar kazanınca çocuklar masallara geri dönmüş. Sadece çocuklar da değil gerçeğin acısından yorulan büyükler de dinler olmuşlar. Bu kadar dinleyicinin inancıyla semboller kehanetlerini gerçekleştirmeye başlamışlar.

Yalanla gerçek yavaş yavaş birbirine karışmaya başlamış. Masallarla büyüyen insanların zayıf olanları rüyalara kapılmışlar. Onlar bu rehavet içindeyken semboller kötülerin eline geçmeye başlamış. Yüzyıllardır biriken enerjiyi yanlış kullanmışlar. Uykudan uyananlar neye uğradığını anlamamış. Savaş başlamış. Masallardan çıkınca sembollerin çoğu yavaş yavaş gücünü kaybetmiş, anlamsızlaşmış. Savaşanlar bunu bir türlü anlayamamış.

Zamanın bilgelerinden birkaç tanesi durumu erkenden anlamış da kurtarabildiklerini kurtarmış, saklamışlar. Gücünü kaybedenleri onarmaya çalışmışlar.

Kurtardıklarını zamanı gelince yeni masalların içine gizli saklı yerleştirmişler. Sadece özel kişilere açılmak üzere mühürlemişler.

Dünya yine karanlık zamana gömülmeye başlamış ki… Kahramanlar sembolleriyle bir bir ortaya çıkmış. Ama onları sadece sihirden anlayan çocuklar görebilirmiş. Onlar büyüdüğünde dünya tekrar aydınlığına kavuşacakmış.

Masallar kaybolunca semboller çıplak kalıyor. İçine gömülen enerji ancak geçmişini bilenin, kalbini dinleyenin elinde açığa çıkıyor. Bu bazen bir şekil oluyor, bazen bir dua. Kimi duvara asıyor, kimi dövme yaptırıyor, kimi ise rüyasında uğraşıyor. Semboller yüzyılların ruhunu aktarıyor. Bunu en iyi masallar ve rüyalarda yapıyor. Hazır olmayanın eline geçince insanları yoldan çıkarıyor. Çıplak güç dünyayı çürütüyor.

Bir yanıt yazın