Masallarda en kritik zamanlarda kahramanın karşısına bir bilge çıkar. Romanlarda bir rehber, filmlerde usta ve ayrıntılı düşündükçe bu örnekler çoğaltılabilir. Ben maceralarda kahramandan daha çok hep bu bilgelerin peşine düşüp, onların yolculuğunu merak etmişimdir.
En son okuduğum Ursula Le Guin’in Yerdeniz serisinde de derinlerde anlatılan felsefeye rağmen ben yine bu konunun peşindeydim. Bir insanın çocukluktan bilgeliğe uzanan yolculuğunu anlatıyordu. Satır aralarına biraz daha dikkatli bakınca bunun yazarın da kendi bilgelik yolculuğu olduğunu görmek çok keyifli bir şeydi. Bu da ayrı konu tabi, kurguda bile olsa bir ustayı konuşturabilmek için öyle düşünebilmek gerek.
Bu işin bir de bana çok ilginç gelen diğer yüzü var. Bilgelik yolu değil de, kendine doğru bir rehber arama yolculuğu. Bence çoğu böyle bir yolculuğun sonunda kendisi bilge buluyor sanki.
Belirli bir olgunluğa ulaşan kimse bir şey olmak için çıkmaz yola, tam aksi ne olmadığını anlamak ve kendi hiçliğine ulaşabilmek için çıkar. Başarabilirse o hiçliğin altında tekliğine ulaşır ama o zaman da artık bunun bir önemi kalmamıştır. Fakat bu yolda ilerleyen herkeste rehber arayışı var mıdır, o konuda tam olarak emin değilim.
Ben yıllarca insanlara öğrenmeyi öğrettim. O zamanlar gördüm ki herkesin gittiği yol kendi beyninin kıvrımlarına göre şekil alıyor. Kimi sessizlikte okuyarak öğrenmek isterken, kimi illa ki yol gösteren birine ihtiyaç hissediyor. Kimileri ise bıkmadan usanmadan deneyimlemek ve yollarda öğrenmek istiyor. Sonuçta kaynakları farklı olsa da hepsi birilerine soruyor.
Kabul etsin ya da etmesin o yollardan geçmiş, deneyimleri ve zorlukları damıtmış birinin ışığına ihtiyaç duyuyor. Bu hiçbir zorluk yaşamadan her zaman hazır bilgiye ulaşacağı anlamına gelmiyor. Deneyim olmadan bilgi mutfak rafında duran malzemeye benziyor. Diğer yandan deneyim kazanılacak diye her seferinde ekmeği yakmaya gerek de olmuyor. Denge ve miktar.
Çağımızda bilgi çoğaldıkça bilgelik azalıyor gibi görünüyor. Çokluğun kıtlığına doğru yol alınıyor. Asıl olan kolayca gözden kaçıyor. Yollardaki göbekler, çatallar çoğaldıkça insan daha çok duraklıyor. Yön bulma konusunda dinlenecek sesleri duyamıyor. Gereksiz bilginin gürültüsü sezgileri bastırıyor. Kitaplardaki rehberler, filmlerdeki ustalar kopya çekiyor. Yolculuk gittikçe zorlaşıyor.
Sadece bilgi yeterli olsaydı bu devirde ortalık ustadan geçilmezdi. Çoğalması bir yana ulaşılabilirliği de bir o kadar arttı. Eskisi gibi yollara düşmeye gerek kalmadan internet bağlantısıyla evden de bilge olabiliyor insanlar. Online Bilgeler. Buna direnmek mi lazım yoksa kabullenmek mi?
Bundan önce, bahsettiğimiz kavramın özüne sahip çıkmalı sanki. “Bilge” bir arketip. Yani; insanoğlunun varoluşundan beri gelmiş, insanoğlunun evrimleşmesinde sağlam bir basamak oluşturmuş, bilgi ve deneyimin sonraki nesillere aktarılmasını sağlamış ve insan var olduğu sürece de öyle ya da böyle varlığını sürdürecek bir kavram. O olmadığı sürece insanlar yönünü bulamaz, tamamlanamaz, kendilerine ulaşamazlar. Binlerce yıl önce kızıldereli reisi varmış yüzyıllar sonra da Morpheus’lar (matrix’in akıl hocası) olur. Ama olur.
Değişmeyecek şeylerden biri ise tabi ki filozoflardır. Çok da fazla dolanmadan doğrudan sonuca gelmek istesek felsefe ile başlar filozoflarla sonuca varırdık.
Benim sabah sabah biraz beyin kıvrımlarım arasında dolanasım geldi diye lafı bu kadar uzattık. Felsefe ve filozoflar her ne kadar konunun merkezi olsa da üzerinde konuşmaktan keyif alacağım bambaşka bir konu.
Bilgelik yolculuğunda da en büyük rehberler filozoflardır. Gerçi şu zamanda onları takip etmek de bir hayli zorlaşıyor ama yine de varlıklarını aktarmayı başarıyorlar. Modern filozoflar eski bilgileri yeni çağa tercüme ederek sonraki nesle aktarma da oldukça iyiler bence.
Hani her yeni şeyle eski tadı kıyaslama huyumuz vardır ya işte bilgeler de kıyaslandığında benim hayalimde eski bilgelerin yerleri ayrı. Ben en çok masallara giren bilgeleri seviyorum. Ömrünü yollarda geçiren, evsiz barksız, yolcu bilgeleri. Masalcı bilgeleri. O kadar yürümelerine rağmen hala kilolu olan ve bağdaş kurup oturduklarında yer kaplayan dedeleri, nineleri seviyorum.
Fakat Morpheus’lar da olur. Onların da yeri bir ayrı. Yeter ki ışıkları yol göstersin.