Deyyan

İnsanların hareket edebilmesi için ne gerekir? Hareket edebilmek; ‘ İdeal yaşam tarzına ulaşmak için çaba sarf etmek’ olarak da tanımlanabilir. Ha ideal yaşam tarzı ne demek? İşte orası bu yazının tepe noktası. Yani konunun başladığı ve tamamlandığı nokta.

İnsan doğduğu andan itibaren ailesinin, eğitim hayatının, girdiği sosyal çevrenin ve yaşadığı toplumun gereklilikleri doğrultusunda şekillenir. Belirli bir bilinç seviyesine ulaşana kadar bu şekillenme akışta devam eder. İnsan, karakterinin getirdiği ama çoğu zaman tam olarak da hakim olamadığı iradesiyle bu akışa uyum sağlar. Ciddi arızalar çıkmadığı sürece de bu uyumla hayatına devam eder. Ta ki kırılma noktasına kadar.   

Hayatının belirli dönemlerinde  kırılma noktaları yaşar. Bazı insanlar bu kırılma noktalarını çok şiddetli geçirirken, bazıları güvenlik alanı içerisine saklanır ve olaylardan kendini soyutlar. Yani olan biten kendisiyle alakalı değildir ve olması gerektiği için oluyordur, kaderdir ve biraz daha görmezden gelebilirse geçip gidecektir.   Ki öyle de olur. Kendine ait farkındalık geliştirmediği ve olayları okuyamadığı için bu gelişim fırsatlarını kaçırır ve bir süre sıkıntı yaşadıktan sonra aynı düzende hayatına devam eder. İşte bu insanlar, bütün hayatını genel şekillenme içerisinde geçirir ve sonlandırır.

Kırılma noktalarında uyanan insanlar ise bir daha asla eski düzene devam edemezler. Farkındalıkları artar ve yoğun bir sorgulama sürecine girerler. Bu sorgulama sürecinde doğru soruları sorar ve değişimin gerekliliğini kabul ederlerse olumlu anlamda ilk adımı atmışlar demektir. İşte o zaman önlerinde şimdiye kadar hiç fark etmedikleri bir sürü seçeneğin olduğunu görmeye başlarlar. Yok, değişime direnirler ve o cesareti gösteremezlerse arafta kalırlar. Sıkışırlar, eskisinden bin beter olurlar, ne geriye dönebilirler ne de ileriye gidebilirler.  Hayatları uyku ve uyanıklık arasında, nedenini bir türlü anlayamadıkları bir kalp ağrısı, nefes darlığıyla geçer. Bu duygular bir süre sonra kronikleşir ve alışırlar.

Uyanış çoğunlukla ‘Ben kimim?’ sorusuyla başlar. Oldukça ağır ve derin bir sorudur bu ve hiçbir zaman tam anlamıyla cevaplanamaz. İnsan cevabı bulma yolculuğunda tanır kendini. Bir nevi kendine olan yolculuğunda pasaportuna vurulan kaşedir ‘Ben kimim?’

Bu yolculukta insan tek parça halinde yürüyemez. Ağır gelir, taşıyamaz kendini. Çabuk yorulur ve çok ilerleyemeden pes eder. Bunun için soyunması gerekir. Kıyafetlerini çıkarır gibi kendinden diğerlerini çıkarmalı, parça parça, özenle, çantasına yerleştirmeli. Çıplak kalmalı. En zor kısmı da budur zaten. Doğduğu anda giyinmeye  başladığı için çıplak halini pek tanıyamaz. Bunu başardığında da kendini o çıplak hali sanır ve çantasına koyduğu diğerlerini yok sayar. Yine yanılır. Yolculuğu sırasında öyle yollar çıkar ki karşısına, çıplak yürünmez o yollarda.

İlk etapta bedenini, ruhunu, zihnini ayrı ayrı tanımalı. Onları tanıdıktan sonra karşısına kendine ait başkaları da çıkacaktır. Varlıklarından bile haberinin olmadığı diğerleri. Bir annenin bebeğini ilk gördüğü anda ki gibi bakmalı onlara. Önce tanımalı, sonra ihtiyaçlarını karşılamalı, şefkatle sarıp sarmalamalı, oldukları gibi kabul etmeli. Ancak onları tanıyıp, ikna edebilirse çantasına koyup yola çıkabilir. Yoksa başaramaz.

İşte bu aşamaya geldikten sonra macera başlar. Bu macera da asla mutluluk vaat edilmez, kimse yolculuğun kolay olduğunu söyleyemez, kendinden başka  kimse yardım edemez, sonu olmayan bir döngüdür bu yolculuk. Defalarca başladığı yerden geçer ama her geçişinde farklıdır.

Aynı nehirde iki kere yıkanılmaz. Burada da fark edilmesi gereken en önemli şey döngüde ki değişimdir. İnsanın her değişiminde yolu da değişir.

Sen kimsin? Hayatının, isteklerinin, alışkanlıklarının, zevklerinin, seni sen yapan şeylerin ne kadarı tamamen sana ait? Üzerine giydiğin karakterde kimlerin dikiş izi var? Sana verilen hayatı kimlerin gölgesinde yaşıyorsun?

Yapılması gereken şeyleri yapan insanlar neye ve kime hizmet ettiklerini ve amaçlarını bilen insanlardır.

Onlar sabah gözlerini açtığında yolun neresinde olduklarını, bir sonraki duraklarını ve buna uygun olarak kimi giymeleri gerektiğini bilirler. Daha da önemlisi hiçbir yolun sonu olmadığını ve yolculuğun macera çemberi olduğunu bilirler.

Bir yanıt yazın