Ben çoğunlukla dengeye niyet ederim. Denge, kıymetli bir kelime. Kendi lügatımda derin bir anlam atfettiğim doğrudur. Bu nedenle de hayatımda rutin dışında herhangi bir şey yaşadığımda ilk baktığım yer orasıdır.
Biz yaşarken hep bir şeyleri içeri alıyor ama aynı derecede bir şeyleri de kapının önünde bırakıyoruz. İstemediğimiz halde içeri girenleri dolaplara tıkıştırıyoruz. Gözümüzün önünden kaldırıyoruz. Görmezden geliyor hatta daha ileri gidip yok sayıyoruz. Fakat bu davranış o şeyin hayatımızda var olma nedenini yok etmiyor. Kapının önü de hayatımıza dahil.
Duyularımızla veya duygularımızla algıladığımız her şey yaşam sınırlarımız içerisinde. En başından itibaren bunu kabul edebilmek zaman kazandırır. Bazen olumlu, bazen olumsuz fark etmeksizin her şeye tek taraftan bakmak ise dengeyi bozar.
Bunu sağlayabilmek için galiba önce kabullenme kavramı üzerine çalışmak gerekir. Bu da kendi başına oldukça derin bir çalışma. Bizi üzen, canımızı yakan, kontrolümüz dışında hareket eden ve zevklerimize uymayan her şeyi reddetme eğilimindeyizdir. İnsanlar bir yana kendimiz için daha sert yapıyoruz bu reddedişi. Oysa kendini olduğu gibi, gölgesiyle bir bütün olarak kabul edebilen insan, zaten herkesi ve her şeyi kabul edebilir. Bu şekilde kapıyı söker, içeri ve dışarıyı bütünleştirebilir.
İşte denge çalışması ancak bunu başarabildikten sonra yapılabilir. Bu tabi burada anlattığım kadar basit olmasa gerek. Hatta tam anlamıyla mümkün müdür o bile tartışılır. İşte demek istediğim şey de tam bu. Bu çalışmayı bile yaparken tamamen başaramazsam bir işe yaramaz algısına girmek demek yine beğenmediğimizi kapıda koymak anlamına geliyor. Ben yıllardır bunun üzerinde çalışıyorum ve hala da tam anlamıyla başarabilmiş değilim çünkü “Tam anlamıyla” dediğim kavramı kabul etmiyorum artık.
Döngü içerisinde bulunan ve devamlı dönüşen hiçbir şey için “Tam” denemiyor. İnsan bunun en güzel örneği.
Kabullenme aşamasında belirli bir noktaya geldikten sonra denge ihtiyacı kendiliğinden doğuyor zaten. Ben denge derken bir şeyleri değiştirmekten, çabadan, düzenden bahsetmiyorum aslında. Onlar başka mevzular.
Ben insanın içinde bulunduğu hayatta yerini bulabilmesinden bahsediyorum. Her şeye eşit mesafede, daha geniş bakış açısıyla, hiçbir şeyi yok saymadan sessizce gözlemleyebilmesinden bahsediyorum. Dengede olmak bir nevi hareket etmemekten geçiyor.
Ancak bozulan denge için çalışmak gerekir tabi. O durumda benim yaptığım ilk şey fazlalıklara veya eksikliklere bakmak oluyor. O dönemde neyi aşırı yapıyorum ya da neyi yapmak istemiyorum. Nerelerde geç kalıyorum, nerelerde haddinden fazla aktif oluyorum. Bunları tespit edebilmek için davranış, psikoloji, ruhsal konuma hakim olabilmek lazım. Bunun da ucu kendini tanımaya gider.
İnsan fark ettiği anda birçok şey kendiliğinden harekete geçiyor. Bu bilinç ve bilinçdışı ile alakalı. Fark etmek bir nevi, olanı, bilince çıkarmak demek.
Bilince çıkarılan dertler şifasını kendi çağırmaya başlar.
Bir şeyi fark ettiğim anda ister istemez zihnim oraya kayıyor. Kaşıntı gibi bir şey. Çoğu insan için bu otomatik bir davranış haline geliyor. Neden, nasıl, altında ne olabilir derken arka tarafta devamlı bir çalışma yapılıyor ve bazen ufak tefek şeylerde siz fark etmeden ayarlar düzelmiş oluyor.
Zihinsel kontrol çabası çoğu zaman işleri daha beter ediyor. Oysa akışa teslim olmak ve gözlemlemek, insana kendi kendini onarma yetisinin olduğunu gösteriyor. Yeter ki sen sakin ol.
Her insanın kendi kendine oluşturduğu bir savunma mekanizması ve problemlerle baş etme stratejileri vardır. Bu daha çok içinde bulunduğu ortam, aile ve karşılaştığı engeller üzerinden defalarca sınandıktan sonra oluşturulur. İnsan çoğu zaman bunu nasıl yaptığını fark etmez bile. Ancak geri dönüp “Ben kendimi nasıl koruyorum?” diye sorguladığında görebilir.
İşte bu tür çalışmalar da problemlerle baş etme stratejilerinden biri olarak kabul edilebilir. Rutinin bozulması alarma geçirir. Beklenmedik tehlikelere karşı dikkatli ol der zihin. İşte orda akışı ve dengeyi yakalayabilenler bu hayatta başarılı olanlardır. Saldırmadan, kaçmadan, gözlemleyerek hareket ederler.
Dengede kalabilmek sağlıklı bir yaşam için gerekli becerilerden birisi.