Yağmur yağarken dikkatli yürümek lazım. Malum toprak ıslandı mı salyangozlar ortalığa dökülürler. Ayağının altında kalan salyangozun kabuk sesi insanın içine geri dönülmezliğe bulanmış bir acı akıtır. Kafanı çevirip bakmak istemezsin ama diğer taraftan merak da içini gıdıklar. Yan gözle bakmaya çalışırsın sanki görüntünün yarısını görecekmiş gibi. Oysa adam gibi bakışla yan bakış arasında pek bir fark yoktur. Bu noktada içindeki küçük ümit parçası vicdanla yer değiştiriverir. Yüzün ekşir. Görüntü midene dokunur. Ayağının altında kalan parçalara aldırmadan bir an önce olay yerinden kaçarsın. Üç beş adım sonrasında her şey eski haline döner. Ölen salyangozla bütün bağın kopar.
Genelde yağmurda kalanların bir kısmı yolunu kaybeder. Giydiği kabuk iç konforu korusa da yağmur damlalarının vuruşla çıkardığı ses içeride yankı yapar. Gelen yüksek sesten kaçmak isterken önünü göremezsin.
İçinde bulunduğun bağlamda o kadar küçük ve yavaşsındır ki çoğu zaman bunu fark edemezsin. Arkanda bıraktığın izin pırıltısıyla kafan dik devam edersin Bazen yükseldiğini anlamadan tırmanırsın. Oysa biraz daha kendinin farkında olsan, nasıl bir mucize olduğunu görebilsen hayat kolaylaşacak. Onun da ötesinde keyif alınabilir hale gelecek.
Korktuğun anda cenin gibi kıvrılıp yerleşiyorsun kabuğuna. Ayaklarınla kafanın birleşmesi döngüye sokuyor seni. Başladığın yerde bitiyorsun işte. Tabanların toprağa başın göğe ermeli ki yol alabilesin. Dünyaya kafa tutabilesin. Arkanda iz bırakmak değil mesele. O yaldızlı mürekkeple sembol çizebilmekte. Tırmandığın duvarı yürüdüğün topraktan ayırt edip manzarayı görebilmekte. Korunmak için giydiğin kabuğun deseni, sertliği çok da önemli değil. Her güzel bozulur, her kabuk bir şekilde kırılır. O kabuğu sessizlik için kullanabiliyor musun? Ara sıra içine çekilip düşünebiliyor musun? İçine girip kendini onarabiliyor musun? En önemlisi içinden her çıktığında daha güçlü olabiliyor musun?
Güneşli günlerde gezindiğin yer kalabalık ve tehlikeli bir yol kenarıysa eğer, yağmurlu günlerde yönünü kaybettiğinde kendini asfaltta bulmana şaşmamak lazım. Evet, kabuğunun içinde bazı tehlikelerden korunabilirsin ama başına gelecekler daha çok nerede dolaştığınla alakalı.
Yağmur yukarıdaki için yükselen toprak kokusu üflerken, aşağıdaki için ezilme tehlikesi demektir. Oysa yağmur yağmurdur. Bir doğa kanunu. Güneşli havalarda tırmanırken, kötü havada dursan, sessizce izlesen ve geçmesini beklesen ne olur?
Her koşulda hayatta kalabilmek ve aynı zamanda yol alabilmek deneyim ister. O deneyimin koşullarından biri de yaşadığın yeri iyi bilmektir. Yoksa birisi basıverir üstüne, kabuğun batar her yerine.