Normal gündelik hayatımızda, çoğu zaman, fazla düşünmeden konuşuyoruz. Buna kontrolsüz veya bilinçsiz demek ne kadar doğru olur bilemiyorum. Malum kontrolsüz olmak bizim en büyük korkularımızdan ve asla kabul edemeyeceğimiz karanlık taraflarımızdan biridir. O nedenle de kendimizi her daim uyanık, her daim iradeli ve kontrollü zannederiz. Oysa durum çoğu zaman öyle değil.
Bence insanın kendisiyle çalışırken ilk üzerinde durması gereken ana noktalardan birisidir irade becerisi. Bu doğuştan gelen ve belirli, sınırlı, değiştirilemez bir özelliğimiz değildir. Bazı insanların yaşam tarzı bu konuda daha güçlü olmasını gerektirir ve yaşadıkları deyimlerle ister istemez bu yönünü geliştirebilir. Bazı insanların ise tercihen, ki çoğu bunu kabul etmese de, yaşam kontrolleri başka birinin ellerindedir. Bu tür durumlarda onların basit bir iki konu dışında iradeyle ilgili farkındalıkları yoktur pek. Ne yapmaları gerekiyorsa onu yapar, istikrarlı bir düzen içerisinde yaşar giderler, bunun farkına bile varmadan. Herkesin tercihine saygı duymak lazım, kimsenin başka bir insanın hayatı hakkında doğru veya yanlış diye ahkam kesmesi haddine değil.
Kendisiyle bu konuda çalışanlar benim daha çok dikkatimi çekiyor. Bazı zamanlar kendisine rest çekmekten, kafa tutmaktan, rekabete girmekten hoşlananlar ve sınırlarını keşfetmeye, zorlamaya çalışanlar.
Bu tür insanları en iyi hayallerinden ayırt edebiliriz. Çoğu insan akşama kadar onu istiyorum, bunu istiyorum, onun için dua ediyorum bunun için çabalıyorum diye konuşur. Yazının en başında demek istediğim; düşünmeden konuşuyoruz, bununla alakalı kurduğum bir cümleydi. İnsan isteklerinin veya hayallerinin farkında olmaz mı? Olmayabiliyor. Bir şeyi gerçekten isteyip istemediğini fark edemeyebiliyor. Kimi zaman ortam gereği, kimi zaman bulunduğu konum, yaşamda ki rolleri, standartlarının zorlaması, bazen diğerlerinin istemesi bile bizim bir şeyleri istediğimizi sanmamıza neden olabiliyor. Kendimizi tanımadığımız sürece aslında ne isteyip istemediğimizi fark etmemiz de mümkün olmuyor.
Astrolojiyle uzaktan yakından ilgilenen insanların çok sevdiğim bir özellikleri var. Bir yıl içerisinde, gökyüzünde, farklı farklı o kadar yıldız kavuşumları, ya da çatışmaları oluyor ki. Hepsinin de biz insanların üzerinde ayrı ayrı etkileri oluşuyor tabi ki. Bu nedenle de her haftanın, ayın, yılın çok yüksek enerjisi olan, en şanslı, dua, dilek ve niyet kapılarının açık olduğu zamanlar mevcut.
Bu zamanlarda özel çalışmalar yapılması gerekli. Dualar, istekler, niyet ritüelleri, ibadetler. Çoğu zaman yazılmalı, kimi zaman yakılmalı, kimi zaman meditasyon yapılmalı, kimi zaman da ibadetle taçlandırılmalı. Bunların hepsinin asıl nedeni ise ana konuya odaklanabilmek. Yani isteklerimize, dileklerimize konsantre olabilmek. Bütün zihinsel, ruhsal gücümüzü tek nota da toplayabilmek. Bunları yapabilmek için ana konu ise istekler tabi ki. Bunlarla ilgilenen insanlar, ister istemez oturup, ne isteyip istemediklerini ayrıntılı bir şekilde düşünüyorlar. Öyle standartize edilmiş, metne çevrilmiş dualar bir süre sonra tatmin etmemeye başlıyor.
Onlar, isteklerinin ayrıntılarını düşünüyorlar, kurguluyorlar, gerçek olursa neler olabileceğini imgeliyorlar ve ister istemez de gerçekten isteyip istemedikleri şeyleri ayırt edebiliyorlar. Bunun için kendilerini tanımaya çalışıyorlar. Farklı teknikleri deniyorlar, eğitimler alıyorlar, buna yönelik kitaplar okuyorlar. Olumlamaları, sihirli kelimeleri öğreniyorlar.
Normal de gün içerisinde ağzının kenarıyla, onu da isterim, bunu da isterim diye akşama kadar bıdırdayan insanlara, ‘Evet size bir şans veriyoruz, elimizde bir sihirli değnek var, ne isterseniz kabul olacak ama iyi düşünün’ dendiğinde bir müddet bocalarlar. İlk önce sanki çok şey varmış da aralarından seçemiyorlarmış gibi gelir. Hangisini dilesem acaba diye paniklerler, ardından iyice düşünmeye başladıklarında da, isteklerinin çoğunun diğer insanlarla aynı ve gayet genel çerçeveli olduğunu fark ederler. Para, sağlık, ev, araba, eş, sevgili vb. Sen, ne istiyorsan ayrıntılı anlat, imgeleştir, hayal kur, özelleştir, dediğinde çoğu zaman ayrıntıya giremezler. İşte o anda, ben gerçekten ne istiyorum, bunların ne kadarı bana ait dilekler, ben neden bunları istiyorum sorgulaması gelir. Asıl uyanış da o anda başlar.
Tabi astroloji bu konuyla ilgili farkındalık yaratmak için örneklerden sadece biri. Buna benzer daha birçok şey olabilir.
Ama asıl can alıcı nokta sihirli değnek. Biri sana kısıtlı bir süre verse, saat 13-18 arasında duaların kabul olacak, bu da sihirli değnek, tek şart gerçekten istemen, denseydi eğer neler isterdin.
Duruma bu açıdan bakınca da gün içerisinde kullandığımız kelimelerin, hissettiğimizi sandığımız duyguların, isteklerimizin veya şikayetlerimizin, keşkelerimizin, ne kadar gerçek olduğunu, ne kadarının bizim kontrolümüzde, ne kadarının bilinç altı olduğunu, irademizin ne kadar güçlü ve aktif olduğunu düşünmeden edemiyor insan.