Havalar serinledi artık sahiller boş. Yılın en sevdiğim zamanı. Deniz ve kum sadece bana ait. Doğru bu havada denize girmek cesaret istiyor ama sonucunda elde ettiğim keyfe değecekse korkunun elinden tutar giderim. Bir şeylerden korkmak onu yapamayacağım anlamına gelmedi bugüne kadar. Gerçi diğer taraftan da hayattaysak korku sayesinde bunu da göz ardı etmek aptallık olur. İşte doz dedikleri şey burada devreye giriyor olsa gerek. Hareket ettirecek korkuyla, öldürecek korkuyu ayırt edebilecek önsezi, sınır çizgisinin rengi.
Kum ayaklarımın altında karıncalanırken suyun serinliği titretiyor. Biraz ötede sarınıp bürünüp oturan romantik çift bana bakıyor. Düşüncelerinin sesi buram buram geliyor. İçeri kaçan omuzlarımı dikleştiriyorum. Birkaç adım daha atıyorum Taşlara değiyor ayaklarım. İrili ufaklılar. Pürüzsüzlükleri kayganlık hissi veriyor. Düştüğümde kafamı vurmayacağımı bilsem de tedirgin edici. İlerliyorum. Su dizlerime geliyor ve ayaklarım ıslak kuma ulaşıyor sonunda. Soğuğun titretmesiyle kumun rahatlığı karıştırıyor içimi. Güvenli bir zeminde bizi zorlayan şeylerden aldığımız keyfin notası da farklı işte. Su belime yükselene kadar dayanıyorum ama geri dönmeliyim dürtüsü halkalar halinde çeviriyor etrafımı. İçeride benden başka kimse yok sevgili seyircilerimi saymazsak. Onlar denizde de değil zaten. Sandalyelerinde yayılmış ve sıcacık kahvelerini yudumlayarak beni izliyorlar. Hayatımı sahneliyorum, bedava seyircim de var. Buradan sonra yürüyerek gitmek zor. Doğrudan atlamak gerek. Şoklanmadan uyuşmuyor insan. Düşünerek olacak iş değil. Uçuşan kelimeleri dondurup, tüm bedenimle atlıyorum suya ve durmadan kulaç atıyorum. Görmüyorum, duymuyorum, düşünmüyorum sadece ilerliyorum. Nefesimin yetmediği yerde gözlerimi açmadan hava alıyor tekrar dalıyorum. Üşüdükçe yüzüyorum, suyun hareketiyle daha çok üşüyorum, o zaman daha hızlı yüzüyorum. Durursam soğuktan donup boğulacakmışım gibi geliyor ve ilk pişmanlık anı. Deli miyim ben, kimse girmiyorsa bir bildikleri vardır. Kendime bu eziyet neden diye küfrederken yavaş yavaş ısındığımı fark ediyorum. Kafamı sudan çıkarıyorum ve karşımda orman manzarası. Sahildekiler küçücük kalmış. Çok ilerde bir tekne görünüyor. Kendimi suya bırakıyorum. Artık üşümüyorum. Başardım. Dönüş yoluna kadar keyfini çıkarabilirim. Yüzüyorum ama bu sefer kaçarcasına değil, oldukça sakin. Suyun bedenimdeki hareketini takip ederek. Sonra akışa bırakıyorum kendimi. Teslim oluyorum. Zihnimin gerilerinden bir yerden esinti geliyor. Rahimde olmak böyle olsa gerek.
Kafam dışarda ya donan kelimeler canlanıyor. Ya kramp girerse, ya yüzemezsem, ya boğulursam kim kurtarır beni. Hemen sahile dönüyorum, yoklar. Gitmişler. Beni bırakmışlar. Hava da yakalıyorum saçma sapan kelimeleri. “Bırakmışlar ne demek ya, kimdi ki onlar? Onlara güvenerek mi girdin ki?” hayal kırıklığı olduğuna göre… kendimi topluyorum. Hemen tekneye dönüyorum o kadar uzakta görünüyorlar ki beni görüp duymaları mümkün değil. “Neden bu kadar yüzdüm ki!” diye kızıyorum kendime. Keyif aldığım şeyi ceza haline getiriyorum. Bir koyun ortasındayım. Tek tarafım denize diğer üç tarafım ormana bakıyor. Denizi ayağa kaldırsan fanustaki balığa benziyorum. Sızlansam nereye kadar. Ölümü beklemeyeceğime göre yeniden doğma zamanı. Artık sahile doğru yüzüyorum, ardından dinleniyorum. Vücudum daha diri. Artık üşümüyorum da. Yorgunum ama yine de güçlü hissediyorum kendimi. Bir an duruyorum ve bu anı hafızama kaydediyorum. Tam tur yavaş yavaş tarıyorum etrafımı. Bu konumu unutmamalıyım. Hayatta çok lazım olacak bir açı bu. Yaklaştım. Ayaklarım önce kuma değiyor. Güven duygusuyla, kaybediş iç içe geçiyor. Tekrar geri dönüp bakıyorum. Omuzlarım havayla temas edince tekrar üşümeye başlıyorum ama bu sefer anlamıyorum. Havadan mı yoksa su dan dolayı mı üşüyorum. Havayla suyun araf’ı. Ayağım taşlara değiyor. Deneyim bu olsa gerek, ilk sefer ki tedirginliğim yok, kısa süreceğini biliyorum. Ayaklarımla suyun son temasını hissediyorum. Kumlar gitme dercesine ayağıma yapışıyor. Havluma sarınıp sandalyeme oturuyorum ve bir yudum sıcak kahve alıyorum. Tekne o kadar da uzak değilmiş, istesem yüzebilirmişim.
Yine içime dokundun. Ne kadar bensin ♥️