Deyyan

Unutmak, sahip olunan en büyük nimet. Dünya üzerindeki varlığım kadar altında da varlığım var. Belki de arkasında kim bilir? Var olmadan önce de varsam neredeydim? Hangi formdaydım? Kaçıncı boyut bilincindeydim?

Oraya ait olsaydım buraya gelmezdim. İçinden çıktığım yumurtanın boyutuna bakılırsa dinazor kadar devleştim.

Yarı yola kadar yavaş yavaş sancıyla büyüdüm. Yarı yolda ruhumla bedenim çatışmaya başladı. Ruhum güçlenerek yola devam etmek isterken, bedenim küçülerek geri dönmek istedi. Ruhum hayata dair bir şeyler öğrendikçe burayı sevdi. Oysa bedenim ısrarla “Buraya ait değilim” dedi.

O ara devreye zihnim girdi. Ruhuma döndü; bu dünyada kalmak istiyorsa bir süreliğine bedene ihtiyacı olduğunu söyledi. Bedene döndü; korkmamasını, bu dünya formuna uygun yaratıldığını ve zamanı gelince özüne döneceğine ikna etti. Orta yolu buldular, ruhun akıl almaz enerjisi, bedeni cezbetti.

El ele tutuştuklarını görünce zihin derinden bir oh çekti. O kadar işinin gücünün arasında bir de bu iki uyumsuzla uğraşmak gerçekten yorucuydu. 

Allahtan “Unutmak” diye bir şey vardı da bu kavgalar uzun sürmüyordu. Bir de her şeyi hatırlasalardı. Dünya denen parka gelmeden öncesini, kim olduklarını, hatta ne olduklarını hatırlasalardı ne yapardı o zaman.

Her şeyin kilitli olduğunu kapıya baktı. Ne pahasına olursa olsun bu kapı açılmamalıydı.

Zihnim, ah zihnim sen de az değilsin ha. Patronun kendin olduğunu sanıyorsun. Her şeyin o kapının arkasında olduğuna emin misin acaba? Onu da geç, sen ne zamandan beri varsın ondan haberin var mı? Kimsin sen?

Ben olmasam sen olur muydun? Biraz serbest bıraktım diye at koşturmaya mı başladın? Neden kalakaldın beni görünce?

Evet, bütün varlığım içerisinde kelimeleri kullanabilen tek sensin. Bu nedenle de kendini patron gibi görmen normal. Fakat unuttuğun bir şey var ki, kelimeler zaten sadece senin işini yapabilmen için varlar. Benim onlara ihtiyacım yok.

Duygu ve düşünceler gerekli ama basit parçalar. Tabi ki ben bunların çok daha ötesindeyim. Ah zihnim sen tek başına, sadece kelimelerinle beni bilemezsin. Benim bir parçam olarak yapın bütünü algılamak için yeterli değil. Sen, ruhum, bedenim, sezgilerim ve daha sizin farkında olamadığınız diğer parçalarla varım ben.

Yine senin dilinde “var olmak” tabi.

Neden dünyadayız diye sorarsan bana, yaşamak için her şeyi anlama çabasını bırak derim sana. Bu çoğu zaman dikkatini dağıtıyor senin. Bundan önce neredeydik dersen eğer, mekân zaman sana ait bir kavram olduğu için mekânsız ve zamansız boyutu anlaman zor. Biliyorum seni canlı tutan anlama çaban ve bunu seviyorum ama “Anlam” dediğin şey de ne yazık ki senin bağlamında bir kavram.

Kendini kötü hissetmene gerek yok, elinden gelenin en iyisini yap yeter. Ruhum ve bedenimle iyi geçin. Onlara karşı elinden geldiğince anlayışlı ol. Emin ol onların da senin sınırların dışında yetenekleri var. kelimeleri kullanmadıkları için konuşamadıklarını sanma sakın.

Dediğim gibi unutmak sağlık için büyük nimet. Parçalarımı bütün saymak, ben demek ne kadar yanlışsa, zaman’ın oyununa gelmek de bir o kadar tehlikeli.

Zihnimle, ruhumla, bedenimle olduğum an’ı yaşarım ama kendimi de sadece bundan ibaret sanmam. Dünya diliyle, buraya ait olmayanı anlatmaya çalışmam.            

Bir yanıt yazın