Deyyan

Nlp eğitimlerinde en sevdiğim konulardan birisi iletişimdeki ihlallerdi. Bunlardan bir tanesi ise “Varsayım İhlali”. Hatırlıyorum; insanlar sadece buna dikkat etse iletişimlerde dağlar aşılır diye düşünmüştüm.

İnsanların kendilerine göre belirledikleri doğruları, yanlışları, yargıları var. Değişmez kuralları var. Bunlar toplum içerisinde sağlıklı ve güvenli bir yaşam sürdürebilmek için olması gereken şeyler. İnsanların kendi sınırlarını çizmesi gerekiyor ki yaşam alanı oluşturabilsin. Biz her ne kadar birlikte yaşıyor gibi görünsek de kirpi mesafesine ihtiyaç duyan canlılarız. Kirpiler birbirilerine çok yanaşırlarsa dikenleri batar ve canları yanar, arayı çok açarlarsa da soğukta üşürler. Bu nedenle hem ısınabilecekleri hem de birbirilerini acıtmayacakları bir mesafe belirler ve konumlanırlar. Buna kirpi mesafesi denir. Hatta Hakan Akdoğan hocamın bu isimli çok güzel bir romanı var, tavsiye ederim.

İşte insanlar içinde buna benzer bir mesafe söz konusudur. Zaten başımıza ne geliyorsa bu arayı ayarlayamadığımız için geliyor ya. Ya yalnızlıktan donuyoruz ya da birbirimizi kanatarak yaşıyoruz.

İşte anladığım kadarıyla bu mesafeyi ayarlayabilmek için ister istemez tahminlere giriyoruz. Sonra bu, boşlukta savrulan tahminleri bir adım ileri götürerek yargılara varıyoruz. O yargılara göre kuralları belirliyoruz. Böylece duvarlarımızı örmüş oluyoruz. “Bundan uzak durmalıyım. Bu tehlikeliye benziyor. Eğer düşündüğüm şey olursa çok zarar görürüm bu yüzden baştan önlem almalıyım. Yaklaştırmamalıyım. Böylece güvendeyim…” Gibi zihinsel konuşmalar biz farkında olmadan süregeliyor.

Bu şekilde varsayımlar ortaya çıkıyor. Olmayan, gerçekleşmemiş herhangi bir şeyi olmuş gibi düşünerek çıkarımlarda bulunmak. İhtimalleri düşününce bu teknik bir noktaya kadar doğru olabilir. Olaylara, insanlara daha geniş açıdan bakmamızı ve olasılıkları değerlendirmemizi sağlayabilir. Bunu hep yapıyoruz zaten.

Problem olasılık ile gerçeği karıştırdığımız anda başlıyor. İnsanlarla iletişim kurarken, karşıdakinin dediklerinden çok, kendimizce düşündüğümüz, demek isteyebileceklerine göre tepkiler vermeye başladıysak eğer o noktada iletişim çıkmaza girebiliyor. Sen bir şey diyorsun, karşıdaki “Ben onu demedim” diyor. Sen: “Ben anladım, bunu demek istedin” diye ısrar ediyorsun. Böylece iletişim kazaya uğruyor.

Bazen bu konuyla ilgili farkındalığım artıyor ve gün boyunca hem kendimde hem de etrafımda bu varsayım ihlalini gözlemliyorum ve inanamıyorum. Sonunda, bizim anlaşabilmemiz mucize diyorum.

Karşıdakinin sözleri ve davranışları üzerine varsayımda bulunarak yaşamak boşlukta adım atmak gibi bir şey aslında. Dayanaksız hareket etmek.

Bunu yapma nedenlerimizden bir tanesi ise hayatın hızına ayak uydurabilmek. İnsan denen varlık zihinsel olarak kendisinin bile kaldıramayacağı şekilde ilerledi. Biyolojik yapısı ile inşa ettiği yaşamın hızına yetişemiyor. Fiziğinin son kullanma tarihi ile ruhunun planları birbirini tutmuyor. Daha kısa sürede daha fazla şey yapmak istiyor. Her şeyin tadına bakmak, her duyguyu yaşamak istiyor. Olasılıkların sonsuzluğunu gördükçe kafayı yiyor. Bu nedenle de yavaşlığa tahammülü yok. Zaman kaybetmemesi gerek.

İletişim ise zaman ister, emek ister, çaba ister. Sakinlik ve sabır gerektirir. Bir şeyi anlatmakla sorumluluğun bitmez, karşıdakinin anladığı da senin sorumluluğun dahilindedir. Senin eylemlerinin yarı sorumluluğu da karşıdakine aittir. Bu kadar iç içeyiz aslında ama bunu kabul etmemiz çok zor. Kendimizi ifade ettiğimiz anda işimiz bitiyor ve gelecek topa hazırlanıyoruz. Ona hazırlanırken de varsayımlarımız içerisinde öyle kayboluyoruz ki gerçekten geleni algılayamıyoruz bazen. Bunun nedeni iletişim için yeterli zamanımızın olmaması. İşi kestirmeden halletmek için leb den leblebiyi çıkarmamız lazım.

Varsayım ihlalinde bulunma nedenlerimiz gayet mantıklı görünüyor değil mi? Nlp eğitimleri; “Her davranışın altında bir iyi niyet yatar.” Der. Bu şu demek; biz su gibi hayatımızı hep kolay yoldan akıtmak isteriz ve bunun için ne gerekiyorsa onu yapmaya meyilliyizdir. Bu şekilde uyum sağlamaya çalışıyoruz. Yoksa geride kalırız. Sürüden koparız. Tehlikeye gireriz.

Tabi diğer yandan varsayım ihlalleri ile yaşamak hayatımızı kaosa sokuyor. İletişim kuramıyoruz. Demek istediğimizi anlatamıyor, bize söyleneni anlayamıyoruz. Bu bizi agresifleştiriyor ve çaresizlik içinde kıvranıyoruz. Mutsuz evlilikler, ebeveyn çocuk sorunları, işyerlerinde içinden çıkılmaz gerginlikler, sosyal alanlarda tahammülsüzlük diye uzayıp gidiyor liste.

Tamamen varsaymadan iletişim kumamız mümkün değil. Bu bizim yıllar içinde geliştirdiğimiz temel yaşam tekniklerinden biri. Fakat bunu fark edebilirsek ve kontrol edebilirsek çok daha mutlu oluruz gibi geliyor bana.

Ben kendi hayatımda ara ara deniyorum bunu ve ilişkilerimin rahatladığını hissediyorum. Hatta konuşma içerisinde şu an varsayım ihlali yapıyoruz dediğimde iletişimin yönü anında değişiyor. Çok fazla dert ettiğim konularda “Acaba nerede varsayım ihlali yapıyorum?” diye sorguladığımda daha fazla çözüm yolu görebiliyorum. Takıldığım yerden kurtulabiliyorum.

Amacımız birlikte ve huzurla yaşamaksa iletişim teknikleri üzerinde daha fazla çalışmamız gerek diye düşünüyorum. Varsayım ihlali çok çok küçük bir ayrıntı ama etkileri tahminlerden daha büyük olabilir.           

3 Responses

Bir yanıt yazın