Deyyan

Yaşamın katmanları var. Biz bu katmanlar arasında hareket ederek yaşıyoruz.

 Hayatımızı bahçeli ve çok katlı bir eve benzettiğimizde, her mekân bizim ayrı bir parçamızı barındırıyor. Her alan zihnimizin, ruhumuzun ayrı bir bölümünü simgeliyor. Bir odada gereğinden fazla kalınca, evin diğer bölümleri dağılıp, tozlanıyor.

Hele hava güzelse ve bahçede uzun zaman geçiriyorsa evin içini unuttuğu bile oluyor insanın. Yani kendini unutuyor. Sonra da elimizi neye atacağımızı nereden toparlanmaya başlayacağımızı bilemiyoruz.

Bahar temizliği, bayram temizliği gibi eşik temizliği gerekli ara sıra.

Bu yıl öğrendiğim en güzel kavramlardan birisi eşiklerdi. Üzerine mesai harcadığım, içselleştirdiğim farklı bir bakış açısı kazandım.

En basit tanımla; insanın değişim ve dönüşümüne etkisi olan geçişlere eşik deniyor. Mekânsal, zamansal, ruhsal gibi kategorilerde de incelenebiliyor. Biraz daha enerji alanına ait ve derin bir mevzu.

Güneşin batışından doğuşuna, bayramlardan, doğuma, ölüme, kapı aralığından mevsim geçişlerine kadar o kadar çok eşik var ki  çoğu zaman fark etmeden içinden geçtiğimiz. 

İşte yılbaşı zamanları da en önemlilerinden. İnsanların kolektif olarak hazırlandığı ve umutlarını kutulardan çıkarıp göğe saldığı zamanlardan bir tanesi. Benim de bu sene farkındalığım daha fazla bu konuda.

          Bu sene güzel hazırlanmak ve eşikten temiz, düzenli, sakin, keyifli geçmek, yeni yıla cilalı girmek istedim. Aslında yılbaşı bahane, geçiş lazımdı bana.

Hepimize lazım o geçişler. Geçmişin hesaplarını kapatıp, geleceğe dair umutla harmanlanmış hazırlık yapmak insanın kendini güncellemesi gibi bir şey. İçinde yaşadığımız toplumun değişim dönüşüm hızı o kadar arttı ki; ne bedenimiz, ne  de ruhumuz bu hıza yetişebilir hale geldi. En arkada ise psikolojimiz kalıyor ve ‘Beni bekleyin!’ diye çığlıklar atıyor.

Sağlıklı ve keyifli bir hayat yaşayabilmemiz için herkesi bir araya toplayıp, özgünlüğümüzden ödün vermeden içinde yaşadığımız topluma uyum sağlayabilmeliyiz. Bir cümlede söylediğim aslında üç aşamalı bir eylem. Bedenimizi, ruhumuzu, zihnimizi, psikolojimizi bir araya toplayabilmek başlı başına bir iş. Özgünlüğümüzden biricikliğimizden ödün vermemek çok daha zor. Bunların yanında başıboş serseri gibi devamlı devinen topluma ayak uydurabilmek boğa güreşinde matador olmaya benziyor.

  İşte bahsettiğim eşikler kendimizi güncellemek için en uygun ortamlardan bir tanesi.

Aralık başında bir aylık çalışma planı yaptım . Temizliğe evimdeki çekmece ve dolaplardan başladım. Bana göre evimle hayatım birbirine paralel yaşayan iki organizma. Çekmeceleri yerleştirirken aynı zamanda zihnimdeki döküntüleri de yerleştirdim. Atılacakları attım, yerine koyulacakları koydum. Ufak tefek, orada olduğunu bile unuttuklarımı düzenleyince önemli evraklar çıktı ortalara. Tıpkı hayatımda önemli şeylerin diğerlerinin altında kaybolması gibiydi. Kaybettiklerimin bir kısmını buldum, bir kısmını da gerçekten kaybettiğimi ve vazgeçmem gerektiğini anladım.

Bozulmuş, kırılmış eşyaları ayırdım. Tamire gidecekleri götürdüm. Hayatımda da bozuk, kırık çalışmayan ama hala köşe bucak sakladığım şeyler çıktı açığa.

Fazlalıkları ayırdım, verilecekleri dağıttım. İşime yaramadığı halde anlamsız yere bağlı olduğum eşyaları çöpün kenarına koyduktan sonra, defalarca dönüp baktım arkama. Beni en çok rahatlatan şeylerden birisi de bu oldu sanırım. Çünkü bırakabilmek bir beceri ve somut hayatta bunun başaramayan insan ruhsal hayatında da bırakamıyor. Bu arada telefon rehberini incelemek insanın hayatındaki bir kısım fazlalıkları görmek için en güzel egzersizlerden biri oldu.

Diğer yandan eksiklerimi tamamladım. Kendime hediyeler aldım.  Keyifli alışverişler yaparak hayatıma, yeni halime ve zevkime uygun şeyler kattım.

İçinde kendimi mutlu hissettiğim bedene ulaşabilmek için de çaba harcadım, hala da harcıyorum. Kişisel bakımlarımı güncelledim.

İşte bunları yaparken bir süreliğine hareket, dağınıklık ve kalabalık artıyor. Bu zamanlarda da ister istemez ruhsal yuvamı özlüyorum. Son aşama da burası zaten. Diğer işleri hallettikten sonra, son adımda ruhsal dengenin sağlanması. Bunun en güzel yollarından birisi niyet listesi veya hayal panosu dedikleri çalışma. Tabi bunu sen iste, her şey sana gelir gibi sığ düşüncelerle karıştırmamak lazım.

Demek istediğim; insanın geleceğe dair ne istediğini bilebilmesi için kendini çok iyi tanıması, bunun yanında ne istemediğini de eş zamanlı düşünebilmesi gerekir. İsteklerinin ne kadarı kendine ait, ne kadarı etrafının dilekleri, ayırt edebilmeli. Umutlarını neyle paketleyip hangi kurdelayı kullanmak istediğini seçebilmeli. Bütün bunlar için kendine odaklanmalı, içine dönmeli ve kendisiyle yüzleşebilmeli. Olayın püf noktası burada. Niyetler bu aşamada keyifli birer araç. Ha diğer yandan olumlu düşünmeye ve bilinçdışını aktifleştirmeyi de sağlıyor o çok ayrı bir konu. Benim daha çok üzerinde durduğum ise İnsanın ruhsal yuvasını tanıyıp yerleşebilmesi.

Bu; uzun, enerji ve zaman isteyen, çok da kolay olmayan bir çalışma. Hele de derdi tasası çok olanlar için tabi ki bunlara zaman ayırmak oldukça zor gelebilir. Fakat bana göre bunlar zor zamanlarda mücadele edecek güç bulabilmek için yapılması gerekenler. Güçlü ve sağlıklı olmadıktan sonra problemlerle mücadele ederken harcanan enerji ederinden fazla oluyor. Hele uzun vadede molasız bir mücadele kadar yıpratıcı bir şey yok. O anlarda hayatın anlamı puslanıyor, görünmez oluyor. Bu tür egzersizler ise insanı daha güçlü kılıyor hatta daha da önemlisi kendindeki gücü tam anlamıyla hissetmeyi sağlıyor.

İnsan ruhunu yuvasına huzurla yerleştirebilmeli, o zaman anlam ve bağlam kendiliğinden değişiyor.

Bir yanıt yazın