Deyyan

Kurgu’nun temel kökeni insanın varlığını anlamlandırma çabasından geliyor. Kendini bildi bileli “Ben kimim? Nereden geliyorum? Nereye gidiyorum?” gibi temel güdüsel soruların cevaplarını arıyor. Asıl keyif aldığı ise arama eyleminin kendisi. Bu yolculukta bulduğu malzemeleri kendince yorumlayıp farklı kurgular örüyor. Sonra bunları dört taraftan birbirine bağlayarak sağlamlaştırıyor. Eğer yeterince beğenirse içine girip yaşıyor. Elleriyle kurduğu anlamı evi belliyor. Kendini inanılmaz güvende hissediyor. Bununla da yetinmiyor, büyük bir hevesle diğerlerini davet ediyor. İnancını paylaşarak, onaylatarak yerini sağlamlaştırmak istiyor. Gelen misafirler’in hepsi aynı kafada olmayınca içerisi karışıyor. Düzen bir türlü oturmuyor. Sonra yan tarafta kurulan, diğer anlam hanesinden haber geliyor. “Yıldız tozu açılmış, geldiği yıldızı öğrenmek isteyenler kapıya yığılmış.”

Aradığını bulamayanlar “Acaba mı?” diyorlar, “Aradığımız orası mı?” Bu yeni hane’nin kapısından girince dünyadan ayrılıp yıldızlar alemine dalıyorlar. Gezegenler arasında evlerini, uzaylılar arasında ailelerini arıyorlar. Dünyaya nasıl düştüklerini bulmaya çalışıyorlar.

Anlam köyünde buna benzer evler çok. Bazıları çok kalabalık bazıları ise boş. Çok eskilerden kalanlarda pek kimse yaşamıyor ama yenilere model almak için hala kullanılıyorlar. Duvarlara kazınan mitler ilham kaynağı oluyor.

Bu köyde insanlar birkaç gruba ayrılıyor. Yerini bulup yaşayanlar var. Onlar sıkış tıkış ta olsa, içi harabeye de dönse, seviyorlar yerlerini. Ara sıra orijinal haline dokunmadan ufak tadilatlar yapıp devam ediyorlar yaşamaya. Zamanı gelince çocuklarına aktarıp kendilerince yaşatıyorlar anlamlarını.  Bir grup devamlı tasarı peşinde, diğeri ise inşa halinde. Malzeme o kadar çok ki. Sorun orada değil zaten. Sorun kullandıkları zamanda.

Bazı insanlar anlamın kendi içlerinde olduğunu sanıyor, bu yüzden de yaşadıklarını algılamıyorlar.  Bazıları da içine girince kendilerine ait sanıyorlar ama gerçekten kendilerinin nereye ait olduklarını kavrayamıyorlar. Zamanı yatayda kullanınca, haneler bir çizgide kuruluyor. O zaman iş büsbütün karışıyor. Oysa boyut kavramına geçseler. Bütün hanelerin bağlantısını çözseler yaşamak daha kolay olacak da, şimdilik bunu gören çok az.

Bu grupların içinde en değişikleri izleyiciler. Onlar anlam gezginleri. Ne tasarı, ne işçilik, ne de içine girip yaşamak pek onlara göre değil. Zamanları spiral, adımları çapraz. Anlam hanelerine girer, bir süre misafir olurlar. Bu arada defterlerini de doldururlar. Sonra diğer anlamın kapısını çalarlar. Ne ait hissederler ne de öyle bir arayışa girerler. Onların derdi tek tek anlamlar değildir. Köyün üst katını merak ederler.

Kurgulardan inşa edilen anlam köyünün üst katları var mıdır? Kesinlikle vardır. İnsanoğlunda ki zihin yapısı ne kadar katmanlıysa, anlam köyü de o kadar katlıdır. Yalnız bulutların üstünde ki katlara çıkan basamaklarda korkuluk yok daha. Bu nedenle yüksekten ve düşmekten korkmayanlar,  bir yerlere tutunmadan yukarı çıkmayı göze alanlara açık o kapılar.

Deyyan Altınsoy

2.11.2023

Bir yanıt yazın